Sadece sandıkta değil, tüm seçim sürecinde güvenlik sağlanmalı

MLSA Eş Direktörü Avukat Veysel Ok, seçimlerde sadece sandığın değil tüm sürecin güvenli olması gerektiğini vurguladı.

SEÇİM GÜVENLİĞİ

31 Mart yerel seçimlerine giderken partiler seçim ve sandık güvenliği için tedbirleri artırıyor. Fakat adil olmayan koşullarda yapılan seçim süresi boyunca birçok antidemokratik uygulama dikkat çekiyor. Özellikle DEM Parti’nin kazandığı bölgelerdeki kolluk güçlerinden oluşan seçmenlerin kaydırılması, seçimin zaten güvensiz bir ortamda yaşandığını da gösteriyor.

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Avukat Veysel Ok, seçimlerde sadece sandığın değil tüm sürecin güvenli olması gerektiğini ifade etti. Ok’a göre bunun koşulları da sadece sandığı korumakla başlamıyor.

SEÇİM GÜVENLİĞİ BU DEĞİL

Seçim güvenliğinin sadece sandık güvenliğine indirgenmemesine dikkat çeken Avukat Veysel Ok şunları dile getirdi: “Türkiye’de seçim güvenliği denilince siyasi partilerin aklına sadece sandık güvenliği geliyor. Sandık başlarına avukat yığmakla seçim güvenliğinin korunduğunu sanan bir muhalefet var. Örneğin CHP 100 bin sandık görevlisini İstanbul'a atıldığını ifade etti. Ama seçim güvenliği bu değil. Türkiye'de zaten sandık başında hileler veya sandık başında seçimi etkileyen ya da sonucu etkileyen hileler ve çok da büyük oyunlar söz konusu değil. Örneğin en son Cumhurbaşkanlığı seçiminde hem Dem Parti (o dönemki HDP) hem CHP hem de diğer partiler sandık başlarında bir usulsüzlük tespiti yapmadılar ve yapmadıklarını da açıkladılar.”

ÖNEMLİ ÜÇ KRİTER VAR

Seçim güvenliğini belirleyen üç kriter olduğunu söyleyen MLSA Eş Direktörü Avukat Veysel Ok, ve bunları şöyle sıraladı: “Seçim güvenliği için üç kriter önemli. Bir, bağımsız bir yargının olması. İki, propaganda özgürlüğün olması. Üç, basın özgürlüğün olması. En son da bu üç maddeye dahil; sandık güvenliği. Türkiye'de seçim denetleyen yargı ve yargının başındaki kişi, Adalet Bakanı ve HSK'nın Başkanı, şu anda AKP için seçim propagandası yapıyor. Hakeza valiler, kaymakamlar, polisin ve jandarmanın bağlı olduğu İçişleri Bakanı da seçim çalışması yapıyor. Ulaştırma Bakanı seçim çalışması yapıyor. Sadece bunlar bile seçimin güvenli geçmeyeceğinin göstergesi. Seçim günü oluşacak bir itirazınızı denetleyecek mekanizmanın başındaki insan, şu anda zaten taraflı ve seçim çalışmasında. O yüzden sadece sandığı korumakla adil bir sonuç elde edemezsiniz. Bunun belli kıstasları var. İfade özgürlüğünün, yargının ve propaganda özgürlüğünün güçlü olması lazım. Bu meseleye daha geniş bakmak lazım ve elbette sandık güvenliği önemli. Zaten bu konuya dair muhalefet partisinin avukatları sandıklarda olacak. Ama Türkiye’de seçim yolsuzluğu zaten seçim öncesi ya da sonrasında ortaya çıkıyor. Sandık sayımında küçük yerleri etkileyecek oranda yolsuzluk söz konusu. Ama seçim sonrası ve seçim öncesinde bir ciddi güvenlik sorunları var. Örneğin en son 2019’da İstanbul seçiminde gördüğümüz gibi, YSK seçimi iptal etti. Bu da bir seçim güvenliği sorunu. Muhalefetin böylesi bir ihtimale dair bir planı, programı var mı hiçbir fikrim yok. Mesela DEM Parti bugün Türkiye'nin her yerinde rahat rahat seçim çalışması yapamıyor. Bu da bir seçim güvenliği sorunu.”

SİVİL İNİSİYATİFLER LAZIM

Avukat Veysel Ok, siyasi partilere bu konuda yapılması gerekenlere dair şu önerilerde bulundu: “Muhalefetin yapacağı şey, öncelikle bir partiler üstü bir koordinasyon kurmak. Bunu yapamadılar maalesef. Uluslararası kurumlar, AGİT, Avrupa Konseyi gibi kurumlardan sadece seçim günü değil, öncesi ve sonrasını değerlendirecek gözlemcilerin de çağrılması lazımdı ki bu daha sonra raporlaştırılsın ama bunların hiçbirisinin yapıldığını ben görmedim. Bu yüzden bu seçimin de adil ve demokratik geçeceği konusunda şüphelerim var.

Örneğin DEM Parti’nin kazanacağı yerlerce ciddi bir seçmen kaydırması var; bu da seçim güvenliği konusu. Seçmen kaydırması yapılması gereken itirazların sadece DEM Parti tarafından yapılmaması lazım. Bu yüzden muhalefetin bir koordinasyon haline bunlara itirazları yapması lazım. CHP'nin de, İYİ Parti'nin de, Saadet Partisi'nin de dâhil olduğu bir koordinasyon olması lazımdı. Biraz daha sivil inisiyatifin artırılması lazımdı. Geçmişte Türkiye'de seçimler için sivil inisiyatifler vardı ama şu anda seçim güvenliği sadece siyasi partilerin ele almış vaziyette. Bu da seçimin daha güvensiz geçmesini sağlıyor.”